Mardin Güneydoğu Anadolu bölgemizin kültür beşiklerinden biri şehre ilk girdiğinizde hemen göze çarpan eski ve yeni Mardin yazıları oluyor zaten yazmasalar da anlaşılıyor. Yeni Mardin dağın eteklerinde teknolojinin son ürünü modern inşaatlar ile doluyken, eski Mardin; Mardin’i Mardin yapan alan dağın tepesinin etrafında. Burada şunu eklemem lazım gece görülmeye değer bir görüntü oluyor bir gerdanlık gibi ışıl ışıl dağı sarmalayan görüntü muhteşem.
Eski Mardin dar sokakları bazen bir arabanın girmesi imkânsız darlıkta sadece eşekler ile geçilebilen, komşu damdan komşu dama kolayca geçilen tamamı eski taştan yapılmış taş işçiliğinin en güzel örnekleri ile bezenmiş ev ve konaklardan oluşuyor.
Mardin de konaklamada butik otel olarak yeniden düzenlenmiş eski konaklarda kalmanızı tavsiye ederiz. Zira Mardin öyle bir günlük bir yer değil tadı çıkarılması gereken önemli bir tarihi şehir.
Mardin sokakları ile başlayalım, sokakta dükkânların önünde oturan dükkân sahiplerini görünce anlıyorsunuz burasının bir kültür mozaiği olduğunu. Zira Arap, Süryani, Türk, Kürt her inançtan ve her ırktan insan burada yüzyıllardır kardeşçe yaşamakta. Sokakta dolaşırken pek çok doğu bölgelerimize özgü işlemeler, gümüş işçiliğinin güzel örneklerini görmek mis kokulu ev yapımı sabunlardan şifa aradığımız yere göre satıcıyı dinlemek ve bir denemek için bunları alma gerek. Bir anda müzik sesi ile şaşırıp bu ne dediğiniz bir sese başka bir dilde karşılık veren ses ve esnafın hoş görüsü size yardımcı olma telaşı görülmeye değer. İlk yapmanız gereken bir butik otele gidip yerleşmek ve serin bir içecekle kısa bir mola vermek teraslarından önünüzde uzanan Mardin havzasının ki 20-25 km ötede olan Kızıltepe ilçesinin sanki kentin bir semtiymişçesine önünüzde uzandığı manzarayı izlemek olmalı.
Molanızın ardından Deyrülzeferan manastırını ziyarete gitmelisiniz hala aktif bir Süryani Manastırı olduğundan öğleden sonra ziyaret kabul ediyor. Bu manastırda Süryani kültürüne ait pek çok şey ile karşılaşmanız mümkün işlemeli kumaşlarının tarifi imkânsız bir güzelliği var. Daha sonra manastır gezilerinize devam etmek isterseniz Mor Gabriel Manastırı görmenizi tavsiye ederiz. Burada pek çok manastırın adı Mor ile başlıyor bu konuda pek çok soru sormama rağmen net bir cevap alamadım.
Mardin’de günbatımından önce Revaklı çarşıda yapacağınız kısa bir turla sevdiklerinize Mardin’i götürebilirsiniz. Aman çok oyalanmayın gün batımında şehrin evlerinin fotoğrafı bu güne kadar görmediğiniz bir kızıllıkla sizi bekliyor bu ışık şöleni kaçırmaya gelmez.
Akşam yemeğinde Mardin’e has lezzetleri denemenizi şiddetle tavsiye ederiz ki başlangıç koruk şerbeti ile olmak kaydı ile azar azar yörenin tatlarını Fırkiye, sembüsek, koruk kebabı denemelisiniz kapanışı zingil ile yapıp üstüne Mardin’e has karışımı olan Türk kahvesi ile yapın.
Ertesi sabah uyandığınızda Midyat’a doğru yola çıkın zira hem yolda hem de Midyat’ta görülecek çok yer var. Yolunuzun üzerinde adında mor olan pek çok manastırı görme şansınız var. Midyat’a vardığınızda bence ilk iş Telkârisiler çarşısına yani Midyat’ın merkezine inmek olmalı çünkü zamanınızın çoğu bu el emeği göz nuru eşi benzeri olmayan gümüş işlemelerinden hangisi alınmalının kararını vermekle geçecek inanın tüm gezi boyunca en çok zorlanacağınız da bu olacak. Midyat’ta konuk evinde içeceğiniz bir kahve ile yorgunluğunuzu atıp Eski han içinde Sembüseklerinizi yiyip Süryani ev şarabınızı almadan Midyat tan ayrılmayın. Akşam güneşi yine tüm kızıllığı ile camınıza vururken gönül rahatlığı ile Mardin’deki otelinize dönebilirsiniz.
