Antik dönemlerdeki adı Pergamon olan Bergama yöresi tarih boyunca birçok uygarlığın hakimiyeti altında kalmıştır. Bu yüzden tarihçi ve arkeologların her zaman ilgisini çeken bir yer olan Bergama’da kentleşmenin M.Ö. 7. Yüzyılda başladığı tahmin edilmektedir. Bergama Antik Kenti İon, Helen, Roma ve Bizans dönemlerine ait etkileyici anıtsal eserlerle, Selçuklu ve Osmanlı dönemi mimarisini yansıtan cami, hamam ve mescitlerle doludur. Bir Bergama gezisi yapmayı düşünüyorsanız olağanüstü güzellikte bir doğası ve şifalı doğal kaynakları olan bu bölgede çok güzel zaman geçireceksiniz.
Son derecede dik bir tepenin üstüne kurulmuş olan ve üstünde Bergama Kral Sarayları’nın bulunduğu Akropolis dünyanın en dik tiyatrolarından birini barındırmaktadır. Dik bir yamaç üzerinde inşa edilmiş olan bu tiyatro Helenistik dönemin en güzel mimari eserlerinden biridir. Tiyatronun üstündeki terasta bulunan Athena Tapınağı, bütün gezi yerine hakim bir konumdaki göz alıcı Dionysos Tapınağı ve Akropol’de yalnızca temelleri görülebilen Zeus Sunağı antik şehrin en ilgi çekici eserleri arasındadır. Tahta raflarla donatılmış ünlü Bergama Kütüphanesi, üst üste üç ayrı terasta inşa edilmiş olan Gymnasionlar ve ilk çağlarda Bergama’nın önemli sağlık merkezlerinden olan Asklepion da bir Bergama gezisi sırasında görülmesi gereken yerler arasındadır. Sütunlu bir caddeden sonra gelinen bu merkezde hastaların iyileşmesi için şifalı su, çamur kürü ve psikoterapi gibi yöntemler uygulanıyordu. Klasik tedavi yöntemleri dışındaki uygulamaların da yapıldığı merkezde bir hastanede olması beklenen bölümler dışında tiyatro, spor alanları ve kütüphane gibi bölümler de bulunmaktaydı. Bazı Mısır tanrılarına adanmış bir tapınak olan Kızıl Avlu da yörenin etkileyici tarihi güzellikleri arasında yer alıyor.
Bir açık hava müzesine benzeyen Bergama’yı gezerken meydanlarda, sokak başlarında, evlerin bitişiğinde; hemen her yerde çeşmeler olduğunu göreceksiniz. Şifalı sularıyla ünlü yörede 100’ün üzerinde çeşme bulunuyor. Bergama Kaplıcaları yörenin şifalı sularından faydalanmak isteyen birçok kişinin tedavisine yardımcı olmaktadır. Dar sokaklarında eski Rum evlerinin bulunduğu Kale Mahallesi, üstünde bir Roma köprüsünün bulunduğu Bergama Çayı, yöredeki kazılarda çıkarılan tarihi eserlerin sergilendiği Bergama Müzesi ve daha birçok ilgi çekici yer tarih kokan bu ilçede ziyaretçilerini bekliyor.
Buralara gelmişken yöreye özgü bir lezzet olan Bergama köftesinin, tulum peynirinin, lokma tatlısının ve çeşit çeşit helvaların tadına bakmalısınız. Dokumacığın oldukça gelişmiş olduğu bölgede olağanüstü güzellikte halı ve kilim örnekleri görebilir, alabilirsiniz. Bergama denize bitişik değil; fakat sadece 30 km. ötesinde bulunan Dikili’de denize girip serinlemek mümkün. Bergama gezisi sırasında suları farklı hastalıklara iyi gelen Mahmudiye Ilıcası, Güzellik Ilıcası, Dereköy Ilıcası gibi ılıcaların şifalı sularından faydalanmayı da düşünebilirsiniz.